Tutuluyor Güneş, OĞLAK’ta !
Bu hayattaki mücadelemiz hep kendimiz olmak için aslında. Verdiğimiz emeklerin karşılığını alarak motive oluyoruz hayata. Böyle böyle büyüyoruz. Bazen duruyoruz, yerimizde sayıyoruz, hatta geriye bile düşüyoruz ama sonra hatırlıyoruz “bir dakika ya, benim bu hayattaki en büyük amacım hayatta kalmaktı” diyoruz, tekrar ve sabırla yeniden başlıyoruz. Sınırlar da olsa deniyoruz yine yeniden. Kelebeğin bile koza gibi bir sınırı var. Kozasından çıkmanın yollarını bir kelebek biliyorsa, biz de bilebiliriz. Hepimiz kendi bildiğimizce deneye-yanıla, dura-koşa, uyuya-ayıla buluyoruz bir şekilde. Yardımsız ilerlediğimizde de tadından yenmeyen haklı statüler kazanıyoruz. Kendi iktidarımızı kendimiz yaratıyoruz. Kelebek, kozasından çıkarken kimseden yardım da almıyor. Kimse işini kolaylaştırsın diye beklemiyor. Yapması gerekeni yapıyor, hedefi var, ağır ağır ama çalışarak ilerliyor, zamanı gelince de kendi çiçek cennetine kavuşmak üzere kozasından çıkıyor. Bir kelebek gibi kendimizden başka kimseye ihtiyacımız olmadığını bilirsek, hayat o zaman kolaylaşıyor. Gerçekte sahip olmadığımız ama sahibiymişiz gibi davrandığımız her şey bedelini kendi yokluğuyla ödetir ya bazen, bu tuzaklara da kendimizi bildikçe düşmüyoruz artık. Anladınız siz.
6 Ocak 2019’da saatler 04:28’i gösterdiğinde Güneş ve Ay Oğlak Burcu’nda yenilenecek, Güney Ay düğümü bu kavuşuma çok yakın olduğu için de GÜNEŞ TUTULMASI gerçekleşecek. Kelebek, içgüdüsel olarak kozasından çıkmak isteyecek ve büyük yaşam mücadelesi başlayacak. Mevsim kış. Engel çok, malzeme kısıtlı. Üşüyorsun ama battaniye boyuna yetmiyor gibi bir şey. İlerlemek istiyorsun ama çizilen sınırlar var. Bir an önce bahar gelsin istiyorsun ama önünde bir sürü gece, bir sürü gündüz, bir sürü saat, bir sürü dakika var. Ama ne olursa olsun bırakmıyoruz kendimizi. Çiçekler toprak ıslanmadan ve ısınmadan açamaz, açsa da şartlara dayanamaz, iyi biliyoruz.
İçgüdüsel olarak belki “yeter” kıvamındayızdır, ya da “gerçek” kılmak istiyoruzdur bir şeyleri. Ya da “kalıcı” olsun, bize “güven” versinler istiyoruzdur.
O zaman disiplin şart. Sabır da.
Önümüz bahar ama kışa dayanırsak !
Kontrolsüz risk almamamız lazım. Bir yandan olanı korumamız gerekecek, diğer yandan gitmesi gerekenlere veda etmek. Elimizdekini, avucumuzdakini saçma sapan savurmamalıyız da.
Hani üşürken bir cenin pozisyonuna geçesimiz gelir ya, bedenen küçülürsek sanki ısınacakmışız gibi, aynen öyle küçülmek de gerekebilir.
Yetersiz şartlara rağmen çabalayacağız.
Kendimize yeni sınırlar çizeceğiz.
Ya tutarsa’dan çok, ya tutmazsa kalabilir akıllarda ama bu “durayım” demek de değil. Aksine bizi krizlerle baş edebilmek için tetikleyecek de bir gökyüzü var yukarıda. Hedefe ağır ağır ilerleyerek, riskleri görmeye çalışarak ve gerçeklikte bizi tatmin etmeyene el uzatmayarak başarılı olabiliriz.
Birilerinin bizim işimizi kolaylaştırmasını beklememeli, her hedefimizi kendi plan ve emeğimizle gerçekleştirmeliyiz. Hem belki bu bize tanınan kolay yol, başkasının hakkını gasp ediyordur, kendimize bilinçli ya da bilinçsiz karmalar da yaratmamış oluruz.
Kesinlikle büyük sözü dinlemeliyiz. Tecrübelerden faydalanmalıyız.
Öğretmene karşı gelmeyeceğiz, dinleyeceğiz.
En önemlisi haddimizi de bileceğiz, saygısızlık etmeyeceğiz.
Zaman maalesef ağır ilerleyecek. Ta ki; bahar geldiğinde, çiçekler açtığında, o kelebek o çiçeklere bir bir dokunduğunda sen “iyi ki” diyene kadar…
Biliyor musunuz, aslında sizi korkutmuyorum. Korktuklarınıza hazırlıyorum.
Geçen sene izlediğim bir videoyu anlatmak isterim. Videoda, Abraham Twerski “Istakozlar nasıl büyür” isimli, okuduğu bir makaleyi paylaşmıştı :
“Makale, ıstakozların sert bir kabuk içinde yaşayan, yumuşak ve narin bir canlı olduğunu söylüyordu. Bu sert kabuk genişlemiyor peki ama ıstakoz nasıl büyüyor ? Istakozun kendi büyüdükçe bu kabuk onu sıkıştırıyor. Istakoz kendini baskı altında hissettikçe, kendini avcı balıklardan korumak için, bir kayanın altına sığınıyor. Kendi kabuğunu kendi çıkarıp atıyor, kendi vücuduna göre olanı yeniden üretiyor. ZAMANLA, ıstakoz yine büyüyüor, kabuk ona yine dar geliyor ve yine kendini bir kayanın altına saklayıp, aynı eylemi yine ve yeniden yapıyor. Eğer ıstakozların doktorları olsaydı hiçbir zaman büyüyemezlerdi. Çünkü ıstakoz her rahatsız olduğunda doktora giderdi ve doktor ona bir anti-depresan verirdi ve kendini iyi hissederdi. Kabuğunu hiçbir zaman çıkarıp atma gereksinimi duymazdı. Bence stresli zamanların, ayrıca “büyümenin bir işareti olduğunun” farkına varmamız gerekiyor”
Ne farkı var ki bir insanın, bir kelebekten ya da bir ıstakozdan ? Ve Satürn’ün tavrı, biz bütün canlılara hep aynı. Özgürlüğümü kısıtlayan, bana sınırlar koyan SATÜRN, bana kendimi yeniden ürettiren de aynı zamanda. Benim büyümeme, adım adım bilgeleşmeme fırsat aslında.
Anlayacağınız, gökyüzünün ciddi ve saygın çocuğu Oğlak’ta bir gökyüzü olayı varsa, ve bu bir Güneş Tutulması’ysa, hayatımızı büyük bir disiplinle yapılandırmak için bunu bir fırsat olarak görüp, kışın arkası bahardır motivasyonu ile gereğini yapmalıyız.
Zor’un oyunu bozduğunu hatırlayalım ve, o zor, bizim önümüze düşmüşse artık, onunla baş edecek gücümüzün olduğunu da.
Kelebek gibi olalım, o kozadan çıkmak için zamana ve büyümeye ihtiyacımız olduğunu bilelim.
Ya da bir ıstakoz olalım, ihtiyacımız olanı kendimiz üretelim, kendimizi gerçekleştirelim.
Yeniay yine de…
Yeni bir heyecan var önümüzde.
Kriz kapıda ve bizi tetiklemekte olsa da, gücümüz-kuvvetimiz yerinde.
Jüpiter’de Yay’da zaten, inanırsan gücüne, gerisi gelecek de.
Sevgiyle,
Çağla Akgün
Not : 6 Ocak 2019’da Oğlak Burcu’ndaki bu Güneş Tutulması’nın etkilerini “2019” başlıklı yazımda yükselen burçlarınıza göre anlatmıştım, inceleyebilirsiniz.