Yer yarılıyor, Pluto Mars’ı gömüyor
Yay burcu olunca insan, karşılaştığı her olay, konu ya da olgunun içindeki olumlu yanları görmeye çalışır. Olumsuz her cümleye karşılık, “ama” ile başlayıp madalyonun diğer pozitif tarafını savunmaya geçenlerdenim bende Yay tabiatımla. Bu yüzdendir ki; olumlu inanç durumumuz bizi çoğu zaman şanslı kılar diye düşünürüm. Konu bücür gezegen PLUTO olunca, içindeki “iyi” tarafı anlatmak üzere oturdum yazının başına, ve lakin, Halikarnas Balıkçısı, yani Musa Cevat Şakir’in “Anadolu Tanrıları” isimli kitabında yer alan (1975 yılı baskısı) cümlesi geldi aklıma, altını da çizmişim : “…korkunç bir tanrıdır, merhametsizdir, serttir ama adildir”… Yine de; gerçeklerden kaçmadan, içinde gördüğüm “iyiyi” anlatma çabasındayım.
Pluto, tanrı Hades ya da Dionysos, yeraltı hükümdarlığının sahibi. Kronos ile Rhea’nın oğlu. Bazı kaynaklarda Zeus kadar zengin ve güçlü olduğu, fakat yeraltında olduğu için bunu gösteremediği belirtilmiş. Anlatılmak istenen aslında, kendi haritalarımızdaki PLUTO konumunun, bizim farkında olmadığımız gücümüz ve zenginliğimizdir. Bunu anlamanın yolu kolay değil yaşadığımız dünyada. Önce ölmeli, yerin altına girmeli ve tekrar doğmalıyız ki; farkına varalım.
Her canlı, yer altına sevk edilir. Oranın hükümdarı Hades’in karşısına titreyerek çıkar. Karanlık yanıyla Hades’in gram acıması yoktur, canlıların bedel ödeme zamanıdır. Merhamet diye bir duygu tanımı yoktur Hades’te, ve fakat Cevat Şakir’in dediği gibi, nispeten olumlu bir kelimeyle, adildir. O halde; Hades o canlının ruhunun işlediği günahları hassasiyetle tartacak ve yargısını verecektir. PLUTO bizim de karanlık yanımızdır. En büyük karanlığımız korkularımızdır ve bununla yüzleşmeden yeniden dirilmek mümkün değildir. Bu yüzdendir ki; sancılı doğum süreci ve bir daha eskisi gibi olmayacak olan yeni yaşamlara adım atmak için PLUTO ile tanışmak şarttır.
Dünyaya gelirken, göçeceğimizi bilen varlıklar olmamıza rağmen, yaşama sürecinde bunu nedense görmemezlikten geliyoruz hepimiz. Hayat akarken, her an başımıza gelebilecek olan ölüm, bizim sonsuz takipçimiz, nereye gidersek yanımızda taşıdığımız ama unuttuğumuz gölgemizdir aslında. Ne zaman birimiz eksilsek, o zaman hatırladığımız ve acısıyla ağır ağır dönüştüğümüz olgudur ölüm. Belki de dünyanın en anlamlı öğretisi. PLUTO ile önünde sonunda tanışacağız, ruhsal ya da fiziksel, ölmeli, arınmalı, yeniden doğmalıyız o halde.
Astrolojik açıdan Pluto’nun bir gezegenle bariz bir şekilde iletişimi, o gezegenin temsil ettiği konuları gömecek demektir. Derinleştirecek, doğasına tecavüz edecek, ruhsal, fiziksel ya da zihinsel ölümü gerçekleştirecek demektir. Mitlerde yeraltı dünyası, bizim gördüğümüz kadar karanlık değil, aksine dönüşümün gerçekleştiği yerdir, bir gerekliliktir. Bizim buradaki hissimiz ise derinliğiyle bir ARAF halidir. Bozulmuş ve ölmesi gereken, tutunduğumuz ve koruduğumuz her ne varsa öldürülecektir, geri dönüşü de mümkün değildir.
Bugünlerde MARS ile karşı karşıya geliyor bu bücür ve ölümcül gezegen. Karşılaşma, Mars’ın doğası sebebiyle “şiddet” içerecektir. Pluto’nun gizli saklı karanlıkları ortaya çıkartmak için bir savaş içinde olacağı ve hiyerarşik olarak gücünden ötürü de kazanacağı bir gerçektir. Deprem etkisidir. Psikolojik bir savaş da denebilir, paranoyalara dikkat kesilmek gerekir. Kendimize karşı acımasız olmak yerine, dönüşüm gücüne inanmayı, bunu kabul etmeyi seçene, kuşkusuz acının içinden geçmek ve ARAF yalnızlığıyla başa çıkabilmek, seçmeyene göre daha kolay olacaktır.
Mars ve Pluto karşılaşıyorsa orada bir hayatta kalma mücadelesi verilecektir. Öfke ve hayvani bir içgüdü başrolde olacaktır. Bu durumun altında yatan gizli gerçeğin, eril enerjinin gizli düşüşüyle ilgisi var elbette. Aksi halde tecavüz ihtiyacı doğmazdı. Belli ki, eril güç zarara uğrayacak, gölge yönüyle bu gerçeği kendinden saklayacak ve saldıracak.
Zorla elde etmemiz gereken yeni bir diriliş hikayelerine gebeyiz kısaca. Diriliş, yürüdüğümüz yolda bize derinlik katmak adına sunulan fırsatlardır. Kan revan içinde kalsak da, psikolojik bir çöküş içine girsek de, unutmayalım ki; kendi yeraltımızdaki cehennemin kapılarının açılmasının bir sebebi var: unuttuğumuz ruhun ölümsüzlüğünü, yeniden dirildiğimizde hatırlayacağız.
Öznesi ölümsüzlük, yüklemi farkındalık olan bir cümle, büyük resimden baktığım zaman benim gördüğüm “İYİ”yi içinde, derinde bir yerlerde kesinlikle barındırıyor. Gerçek acıysa da, bizi gitmemiz gereken yere taşıyacaktır. Yüzleşip, hatırlayacağız.
Çağla AKGÜN