Doymak, doyurmak, doğmak, doğurmak meselesi…Dolunay Yengeç’te !
Doğu’nun mistik tarihinde derler ki, dünya kaplumbağa sırtında oluşmuş ve kaplumbağanın dört ayağı da dört elementi anlatmış. Kabukludur kaplumbağa, kabuğunun altında yumuşak bir deri vardır. Ürkektir ve her ürktüğünde başını içine çeker. Dünyanın her yerinde evindedir, çünkü evi üstündedir. Böylece güvendedir. Rehber hayvanlardandır ve toprak ve suyla direk bağlantılıdır. Toprak sabır, su ise arınmaktır. Babil Astroloji’sinde kaplumbağa Yengeç Burcu’dur. Üzerindeki kabukları, kabuklarının altındaki derisi, ürkeklikleri, oldukça birbirine benzerdirler. Suda da karada da yaşarlar, sabrın hayvanlarıdırlar. Ağır ağır yaşarlar, susa susa, doğura doğura, seze seze.
Yengeç Burcu da tıpkı böyledir. Evrenin sonu hep sezgiye bağlanır, sezgiyle doğum gerçekleşir, yeni dünya eşiğinden içeri girmeden önceki son çıkıştır. Ayrılık vaktini öğrenmelidir, önce anne bedeninden, sonra tutunduğu her şeyden ayrılmak zorundadır Yengeç. Ağlaktır, duyguları şelaledir. Evrenin duygusal yükünü bir sünger gibi içlerine çeker. Ayrılıkla baş edebildiğinde, kendi önderliklerinde, kendi yuvalarını kurma cesareti gösterdiklerinde, doğurganlığı-yaratımı öğrendiklerinde, bu evrenin azıcık da olsa aymışlarını öyle baş döndürücü bir ışıkla kendilerine çekerler ki, gözler bu büyüyle tarifsiz bir şekilde kamaşır !
22 Aralık 2018 Cumartesi günü saat 20:48’de, Güneş tam da Oğlak Burcu’na yeni geçmişken, Yengeç konumundaki Ay tam halini alacak, dolunay gerçekleşecek. Resmi kış mevsimi de başlayacak. Benliğimiz gerçekleri savunurken, bilinçaltımız duyguların sesini çığıracak. Yengeç-Oğlak aksında gerçekleşen gökyüzü olayları “güvenlik” konularını önümüze getirir. Her iki burcun ortak konusudur “güven”. Dolunay, içinde bulunduğumuz ortamı aydınlatacağına, bizi bir seçim yapmaya zorlayacağına göre, her neresi güvenliyse oraya gitmeliyiz elbette. Ancak; hislerimizi mutlaka dinlemek kaydıyla !
Güneş Oğlak konumu bizi duygulardan uzaklaştıracak bir konumdur. Hisleri önemsemez, elinde tuttuğu somut gerçeklere bakar. Kendisini koruyacak, riske atmayacak, soğuk ve mesafeli duracak bir hale bürünmek ister. Her mantıklı olan güvenli ve garanti değildir oysa ! Ruhun sindirmediği, kalbin almadığı, sevemediği yerlerde sırf güvenli diye ısrarla kalmak ışığını azaltır insanın, söndürür. Yengeç’teki Ay’da duygular her şeyden önemlidir, hele bu bir dolunaysa daha da önemlidir. Sezdiklerimizi görmemezlikten gelmememiz gereken günlerden geçiyoruz. Evrenle aramıza koyduğumuz mesafe bizi bizden uzaklaştırır, bu yüzden doğumdan/yaratımdan kaçmamalıyız. Su grubunun öncüsü Yengeç, hazır önümüze yeni bir eşik sunmuşken, içeri adım atma cesaretini tüm kalbimizle gösterebilmeliyiz.
Ne geldi aklıma, tam da zamanında…
Kaplumbağa demişken…
1906’da Osman Hamdi’nin kendini resmettiği “Kaplumbağa Terbiyecisi” eserini bilirsiniz. Üzerinde kırmızıya kaçan çok canlı turuncu bir kıyafet var. Arkaya kavuşturduğu elleriyle ney tutuyor ve öne doğru hafif kaplumbağalara doğru eğilmiş. Sanki kaplumbağalarda onu dinlermiş gibi duruyor. Işığa doğru eğildiği kapının üstünde Arapça olarak “kalplerin şifası sevgiliyle buluşmaktır” yazıyor. Bu dolunayda bu tablodan feyz alıyorum…
Sanatçı, kırmızıya kaçan turuncu renk elbisesi ile Güneş’in tonlarını yansıtmış sanki. Güneş en önemli yaşam kaynağımız. Ateş elementi bütün burçların da rengi (Koç, Aslan, Yay). Bu burçlar hareket enerjisini tasvir ederler. Hareket olan yerde gelişim ve deneyim mevcuttur. Ölene kadar devam edecek olan gelişim sürecimizde biraz da umudu simgeliyor gibi bu kıyafet. Çıkmadık candan kesilmeyen ümit gibi. Güneşi göreceğimiz son güne kadar içimizdeki enerjiyi korumaya çalışmak gibi. Nefesimizin değerini bilmek gibi. Yaşamak bizim en büyük motivasyonumuz aslında, fark etmek gibi…
Bir : Dolunayda “yaşamak” motivasyonun cebinde olsun !
Osman Hamdi biraz belini bükmüş resimde, hafif öne eğilmiş. Yorgun gibi, hafif kırlaşmış sakallarıyla belirli bir olgunluğa erişmiş. Eğitilebilir olmayan kaplumbağaların sanatçı ile ilişkisi ise bize son derece olumlu yansıyor, sanki kendisini dinletir gibi bir duruşu var. Bilgeliğin altı çizilmiş gibi. Osman Hamdi’nin Oğlak Burcu olduğunu belirtelim, belirtelim ki; Oğlak’ların günün birinde kendilerini dinletebildikleri bilge makama ulaşacaklarına da vurgu yapalım.
İki : Dolunayda, o günün biri için çok zaman harcayan Oğlak’ın deneyimlerinden faydalan.
Osman Hamdi’nin resimde elleriyle tuttuğu “ney” sabra, selamete, sükûnete, huzura işaret ediyor besbelli. Üflenen neyden çıkan “HU” sesi, O’na sesleniştir. O, en yüce yaratıcıdır. En büyük sanatkâr. Bilenler, onunla iletişim kurulduğunda hissedilen huzurdan haberdardırlar elbet. Yedi kat yer ve gökte, cümle alemde görünen, duyulan, hissedilen her şeyin zikir halinde olduğunu aymış kişi, verdiği nefesi almayı nasıl unutmuyorsa, bu “Hu” sesini kalbinden duyduğunda duragelir, nefesine şükredurur. Evcilleşiverir. Evindedir. Güvendedir. Kaplumbağa gibi. Yengeç gibi.
Üç : Dolunayda hatırlaman gerekeni hatırla, güvendesin.
Belli ki sanatçı, huzur istiyorsan neye ihtiyacın olduğunu kendi bilgeliğince resmetmiş. İnsanoğlu bir gün terbiye olduğunda, en büyük başyapıt olan evreni dinleyecek, sesini sevecek, toprağına, suyuna, havasına ve ateşine karşı saygı ve aşk duyacak. Işığa giden yolun kapısında “Kalplerin şifası sevgiliyle buluşmaktır” diye yazmış. Şayet kalbinin şifaya ihtiyacı varsa, anla evreni, sana seni anlattığını gör, nasıl da mucize gibisin fark et, sanatsal bir buluşma yaşa kendinle ve O’nunla demiş. Ne güzel demiş !
Dört : Dolunayda sevgilinle yakınlaşırsan, şifa da sana yakınlaşır.
Özellikle öz burcu ve yükseleni öncü grup burç olanları (Koç, Yengeç, Terazi, Oğlak) pek bir sürprizli karşılayacak dolunay. Beklenmedik gelişmeler onlara öyle iyi gelecek ki; olumsuzmuş gibi dursalar bile görecekler ki aslında tam yeri tam zamanıymış o gelişmelerin. Kalpler ferah tutulsun, hislere kulak verilsin, sezgilerin sizi götüreceği yerler var. Yeni deneyimlere kucak açabildikçe, hazırım diyebildikçe, başlamaya gönüllü takındığımız tavırlarla, öyle sağlam ve kalıcı adımlar atmak üzereyiz ki, kendimizden şüphe etmemeliyiz.
Yılın son dolunayında, yeni seçimlerimizle, kendi yolumuzda, kendi öncülüğümüzde inisiyatif alabileceğimiz zamanlardayız. 2018’i uğurlarken her ne yaşadıysak kabule geçip, kalbimize, sevdiklerimize, aile bildiklerimize dönük yüzümüzle, kendimizi gösterirsek çok iyi ederiz. Sonlanacak olanın arkasından, çok daha kalıcı izler bırakabileceğimiz yeni fırsatlar vadeden gökyüzünün desteğine olumlu cevaplar verirsek, gün bizim, güneş bizim olur. Yengeç demek, doymak ve doyurmak, doğmak ve doğurmak demek. Gökyüzü der ki; hassasiyet arşa vurmuş, doğurtacağım seni, en başta kendi duygusal doyumun için göster kendini. Sırtın sağlamda, evin üstünde, nefesin içinde, o’na güven, gerisini merak etme sen kafasına erişirsek, tamamdır bu iş !
Çağla Akgün
Günaydınnnn;
” Kalplerin şifası sevgiyle buluşmaktır.” Ne güzel bir söz sabah sabah işlerime başlamadan önce yazınızı okudum.Yine harika bir yazı olmuş.Çok sağlam bir kaleminiz ve sonsuz bir bilgeliğiniz.Benim için sizin yazılarınızı okumak ruhumu aydınlatan bir ışık gibi.Başarılarınızın devamını diliyorum.Son olarak umarım yazmaktan asla vazgeçmezsiniz.
Saygılarımla
* Gülşah Andaç*
vazgeçemem ki, çok tutkuluyum yazmaya 🙂