Safi sevme vakti ! Balık dönemi…
Mit bu ya;
Suriye’de Askalon bölgesinde bir göl varmış, bu gölde Derketo adında kadın yüzlü, balık gövdeli bir tanrıça yaşarmış. Bildiğimiz deniz kızı. Aphrodite bu tanrıçaya kızmış bir gün ve onu bölgenin çobanlarından birine aşık etmiş. Derketo nur topu gibi bir kız çocuğu doğurmuş. Fakat bir erkekle birleştiği için duruma içerlemiş ve çobanı öldürmüş. Doğurduğu kız çocuğunu bırakıp, kendini de göle salmış. Bıraktığı kız çocuğuna ak güvercinler bakmış ve Suriye dilinde “güvercinlerden gelme” manasında SEMİRAMİS ismini vermişler.
Semiramis büyüyüp, güzel bir kız olduğunda kralın kahyası kızı görüp, beğenip, aşık olunca evlenmişler. Semiramis güzel olduğu kadar da akıllı bir kadın olmuş. Eşine her daim yardım eden, akıl veren bir kadınmış ve kralın kahyası da onun tavsiyeleriyle hep başarılı olurmuş. O sırada Babil Kralı Ninos Baktriana ülkesine karşı savaş açmış, büyük bir orduyla saldırmasına rağmen, ülkenin baş kentini bir türlü ele geçiremiyormuş. Semiramis’in kocası da ordu da ve savaş uzadığı için eşini yanına getirtmiş. Semiramis baş kenti ele geçirmek için düşünüp bir fikir bulmuş ve bu fikirle savaşı kazanmışlar. Kral Nino çok etkilenmiş, Semiramis’in aklı ve yüreğine hayran kalınca kahyasından kadınını istemiş. Kahyanın eli kolu bağlanınca intihar etmiş. Semiramis, kralın eşi olmuş ve kral ölünce de taht kendisine kalmış.
Semiramis kraliçe olunca ünlü asma bahçelerinin yapımına girişmiş. Dillere destan Babil şehri ve bahçeleri cennetin yeryüzündeki imgesi haline gelmiş. Fırat ve Dicle ovalarında daha birçok bayındırlık yapılarını tamamladıktan sonra Semiramis dış seferlere de çıkmış. Asya’da ele geçirdiği ülkelerde büyük yapılar meydana getirmiş. Sonra Mısır’da Amon tapınağına gitmek istemiş. Yola çıkmış. Fakat oğlunun kendisini tahttan indirmek istediğini öğrenmiş bu sırada. Hindistan civarlarına kadar ilerlemiş fakat yorgun düşünce, Babil’e geri dönmeye karar vermiş. Yolda oğlunun kendisine suikast hazırladığını duyunca tahtı oğluna bırakmış, kendisi de ortadan kaybolmuş. Denilir ki, kraliçe güvercin olup göğe uçtu.
Semiramis’in annesi de bebeğini bırakıp, göle dalıp, kaybetmişti kendini. Kendisi de bir karma tekrarı gibi ortadan kaybolmuş. Balık burcunun temsillerindendir Semiramis. Bu sebeple; Balık-Başak burçları insanları kendi paylarına düşenden fazlasını yaşarlar. Sıkıcı ve zor işler Başak’la, duygusal karışıklık ve yanılgılar da Balık’la ifade edilir. Balık burcu on ikinci burçtur ve yaşam döngüsünün sonudur. Daha ilerisi için bir arınma gerektiğinin altını çizer.
Astroloji’de karmik burçlardan biri olan BALIK dönemindeyiz. Bu demektir ki ruhsal olarak temizlenme, arınma zamanındayız. Sonra döngü yeniden KOÇ ile başlayacak ve onun öncesinde bir Zodyak yılı boyunca deneyimlerimizin bize neler kattığını geriye dönüp şöyle bir gözden geçirmekte fayda vardır. Balık burcunun maddeyle ilgisi yoktur, bu sebeple bu fiziksel dünyada insanların madde için verdiği mücadeleyi anlamakta güçlük çeker. İzole olmak, mananın en derinlerine dalmak ve hatta konsantre olabilirse bunu sanata dökmek ister. Yani gök bize diyor ki, yüklerinden kurtul, gerekirse kendinden arın, deri değiştir, bağımlı olduklarından özgürleş, kendini sanata ver, üret, yarat.
Su grubunun değişken burcu Balık ile bir döngüyü kapatırken, denizlerde kaybolmak gerekir. Kıyılarda soyunup, kendimizi suya bırakma içgüdümüzü dinlemeli ve kuvveti yitirmemeliyiz. Geçmişi geçmişte bırakmak bununla mümkün olabilir. Balık, suda yönsüz ve akıntıya teslim olarak ilerledikçe hayallerini gerçeğe dönüştürebilecek gücü içinde bulabilir. Karma çözümü kabulle gelir, farkındalıkla sakinleşen ruhlarımızın şifresidir teslimiyet. Gözlerdeki parlaklığın geri gelmesi için düşlere kuvvet gerek ve derin sularda değişe dönüşe çıktığımız yolculuğun sonu, yine yeni bir başlangıcı hazırlar.
Gökyüzünde bir aya yakın Balık vurgusu olacak. Bu da demektir ki, ilahi şifa kapıları sonuna kadar açık. Birinin şifasıyızdır belki, belki birinin duası bizi koruyacaktır. Koşulsuz, şartsız iyilikler peşinde olanın, derdi olana yüz çevirmeyenin, şükredenin kurduğu düşlere ışık tutacaktır gökyüzü. Su büyülüdür, kalpleri arındırır. Yanan yerleri serinletir. Su sağlıktır, içerken “sağlık olsun” de, olacaktır. Suya yakın dur, kenarından köşesinden geçerken, giderken, yürürken hep düşle, gülümseyerek dile, duyulur. Düş demek ol’mak makamının bir adım öncesidir. Düşleyenin, dilini dualara teslim edenin yaratım gücü sınırsız olur.
Ve Aşk, ki nur’dur, ışıktır. Kökeni, ışk ve ışk da sarm’aşık. Gökten deniz dibine, saç telinden ayak ucuna aşk’ı buram buram isteyene de sarm’aşık gibi sarılacaktır evren. Gücünü Jüpiter’den alacak bu ışık, sen yeter ki yürekten sevgiyle ve herkesin hayr’ına dile. Bolluk bereket kapılarının anahtarı aşkı hissedip, sevgiyle dönüşendedir.
Hamdıysan, piştiysen, yandıysan şimdi serinleme zamanı.
Semiramis gibi göklere uçma vakti.
Sıfatlardan arınma, safi sevme vakti !
Çağla AKGÜN
– Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü” kitabından faydalanılmıştır.