
Adınızı kırmızı neon ışıklarla göklere yazılsın isteyesiniz gelebilir bugünlerde. Hakkınızdır. Dünyanın, içinizdeki çocuğun etrafında dönmesi gerektir şüphesiz. Sanki anneniz sizi bir oyuncak mağazasına götürmüş ve “ne istersen al hadi” demiş gibi bir coşku hissedebilirsiniz. Dünyalar sizindir, siz dünyasınızdır o an. Her şeyin sahibiymiş gibi hissedersiniz. İçinizdeki kıvılcım gözlerinize çakmak çakmak yansır. Sadece siz varsınız o an, başkası da kim, ve zaten başkasından size ne o an. Siz en’siniz, sıfatların hepsinin en’isiniz o an. İlahı !
Sizi müthiş ateşleyen bir his içindesiniz biliyorum.
Ve siz de biliyorsunuz benim tam da şu an “ama ilah değilsiniz” diye hevesinizin içine edeceğimi.

Sürekli ölüp diriliyoruz. Kutsalda da böyle, fizikte de ruhta da. Herhangi bir şeyin sonunu herkes farklı tarif eder. Miadı doldu der biri. Öldü der öbürü. Geçmişte kaldı der, geçti der, yandı der, kül oldu der. Fizikte var olan hiçbir şeyin yok olmayacağı ispatlandığına göre ölen, yok olan, yanan bir şey aslında yok. Fakat dönüşüm var. Hücrelerimizde o hikayeleri saklıyoruz aslında. Bizi biz yapan şeyleri inkar bu hayatı zorlaştırıyor, kabul ise bilgeleştiriyor, artık fark etmiş olmalıyız. Kendi elimizle yaktığımız şey neyse kül olarak hayatına devam ediyor, çöpe atsan toprağa, suya atsan kuma karışıyor. Senden bir parça hayatına başka bir formda devam ediyor. Aslolan ne, elde var bir BEN. Çıplak ama geldiğim gibi kalmadığım bir BEN. BEN-NÜ.

Bu dolunayın burç özelliklerinden kaynaklı iki kritik konusu vardır. Kendinize dürüst davranırsanız fark edebilirsiniz. Birincisi bağımlılıklar. Size iyi hissettirebilirler ancak özde zarar verirler. İkincisi ise kendini kandırmak. Dövüyor ama beni sevdiğinden gibi bir şey bu. Gerçeği özünüz, en masum yanınız çok iyi biliyor, siz orayı terk etme cesareti gösteremezseniz kendinizi kandırmış olursunuz. Olsun ben seviyorum’lar, razıyım’lar, ben böyle mutluyum’lar bu dolunayda kaybettirir. Hem zaman hem de sağlık kaybettirir. Dahası, değerinizi, bereketinizi de kaybettirir. Her iki kritik konu doğru yönetilemezse sonuç hüsran olacaktır ve Astraea fısıldayacaktır; “ben demiştim”.