yengeç burcu
Taşınıyoruz. Toplanın. Kolilere eşyalarınızı koyarken bazılarıyla ayrılacaksınız, gülümseyin anılarınıza. Teşekkür edin sizi siz yaptığı için, iyi ki kesiştiğiniz için. Gökyüzündeki YENGEÇ vurgusuna güvenin. Su elementinin öncüsü YENGEÇ’te bir gökyüzü olayı gerçekleştiğinde, gözler AY’a çevrilir. Büyüleyicidir Ay. İyileştirir. Kabul edin şifayı. Ay ışığı ile yıkanın. Arının. O en güvenilirdir. Size hayat verecektir, koruyacak, kollayacaktır. Sığınağınız olacaktır. Aslında karanlıktaydık ve aydınlığa açılıyoruz artık. 21 Haziran demek, ışığın tam olarak hakim olduğu an demek, “insanlığa açılan kapı” olarak da bilinir. Korkulur mu ışıktan hiç ? Üzülmeyin, ölmüyoruz, aksine doğuyoruz.
Ay aynı zamanda aşuktur(aşık olan), Güneş ise maşuk(aşık olunan). Her daim Güneş’e ihtiyacı olan Ay, Güneş’inin ışığından beslenemediğinde ne olur ? Ölür, yeniden dirilmek için, yeniden Güneş’ine kavuşmak için. Beslenmek ve evreni beslemek için. Ay, enerjinin “yin” halidir. O hep dişidir, yaratıcıdır. İçten, derinden, toprağın altından, göğün derinliklerinden gelene kulak verin, duymamazlıktan gelmeyin, hissetmek istemiyorumculuk oynamayın. Ve aklınız, ve fikriniz, ve zihniniz (Merkür) söz sahibi bu tutulmada. Gıdanız kendinizle konuştuğunuz sözleriniz olacak. Sözleriniz “büyü” etkisinde, doğarken/doğururken sihirli sözcüklerinize odaklanmayı unutmayın. Kötü söyleyip pandoranın kutusunu açtırmayın. İyi beslenin. Ay tam haliyle karanlıklarınızı Güneş’in bile yardımı olmadan aydınlatmaya öyle hazır ki, “anne” gücünde hem de.
Diyorum ki; hayat değişiyor. Elbette her değişim bir kaosu da içinde barındıracak. Bu hep böyleydi, hatırlayın. Derli toplu bir evin altı üstüne gelmiş ve siz kapıyı çekip çıkarak kaçabilemezsiniz. Kaçtığınız dağınıklık nereye giderseniz gidin arkanızdan gölgeniz olur. Şöyle bir durun, yığınları uzaktan seyredin önce, sakinleşin ve nereden başlayacağınızı düşünün. Size hizmet etmeyen neleri çöp torbasına koymanız gerekiyor, son kullanma tarihini çoktan geçirdiğiniz ve fakat hala ağırlığınca duran her ne/kim/duygu varsa vedalaşın. Şu an bu dünyaya aitsiniz ve hala hayatta olduğunuza göre, kütlenizi koruma güdünüz bilgeliğinizin içinde gizli zaten. Tabii ki bilgeyiz, hepimiz dünyaya gelirken kozamızdan çıkmanın yollarını öğreneceğimizi bilerek geldik. Büyümek için buradayız. An o an ki, kendimizi doğuruyoruz. Ömür boyu hamile kalacağımızı düşünmüyorsunuz herhalde.
Her neyi seçersek seçelim, içinde bir anaçlık, bir aidiyet, bir geçmişten iz, bir içlenme olacaktır. Tutulma anının “bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” mesajı altı çizilesi cinsten tabii. Bundan hoşlanmayacak bazılarımız, fakat unutulmasın ki, hepsi bizim seçimimiz. Bilinçli ya da bilinçsiz ölmesi/dönüşmesi/değişmesi gerekenleri biz aslında biliyoruz ve her şeye rağmen “olsun, razıyım, tutunacağım”lar işe yaramayacak haldeler artık ki kaderimiz değişiyor. Ana tanrıça sahnede ve dönüşüm şart. Kraliçe kulağımıza duygularımıza teslim olmamızı fısıldıyorsa, dinlemeliyiz. Duyguların yönetiminde alınan aksiyonlar bizi üzer korkusu olmamalı hiçbirimizde. Tanrıça Artemis ya da tüm canlıların ecesi, her ne kadar görünmese de, bize bir yol gösteriyorsa, bunun bereketini, ekmeğini, rızkını alırız elbet. Buna inanırsak, değişime direnmezsek, hayatımıza ön ayak olursak, her şey elbette daha iyiye doğru olacaktır.
Biliyor musun, bugün verdiğin kararlar hem ruhuna hem de bedenine kodlanacak ve sen ne kodlarsan kendine, onu yaşıyor olacaksın. Çünkü bir su grubu dolunayı yaşıyoruz ve suyun hafızası var ! Her şey kayıtta şu an. Kendini yazıyorsun. Bu dolunayda bilinçaltı öyle açık ki, hadi bana bir şey ver, sana seni vereyim diyecek. Sen kimsin, kim olmayı seçiyorsun onu yazacaksın oraya. Ve bilirsin, yazı hep kalandır !
Hayata daha duygusal bir bakış atmak üzereyiz. Motivasyonumuzu iç dünyamızın belirleyeceği kesin. Kırılgan hissedebiliriz. Aidiyet ihtiyacı doğabilir. Kendimizi korumaya almaya çalışabiliriz. Duygularımızı rahat yansıtamayabiliriz. Hedeflerimizi su yüzüne çıkartmak istiyoruz ve gökyüzü de elinden geleni yapana destek görünümde. Ancak güven arayışı yüzünden korkularımızın, hedeflerimizden daha büyük olmaması gerekiyor. Koruma-kollama güdümüz neredeyse en yüksek oktavda çalışacak ve objektifliğimizi kaybedebiliriz.