Kış yorgunluğu sinmiş üzerimize, bir yerlerimizde hep halledilmesi gereken o şeyler hiç bitmek de bilmiyor zaten. Biri biterken öbürü de başlar fesuphanallah misali devrilip dönüyoruz. E dünyadayız çünkü, o döndükçe biz de öyle işte. Şimdi biraz kaçalım diyor gökyüzü, malum Güneş’imiz Balık’ta, teslimiz. Yeni Zodyak yılı başlamadan önce de son yeniayımız kapıda. O zaman gündüz düşleri kurmalı bence. Kalbimizden zihnimize doğru temizlenme niyetleri de koyalım, arınalım, yıkanalım, şifalanalım. Gök hep açık mavi mavi baksın bize, cemre düşmüş denizleri hayal edelim, berrak ve durgun, huzurlu olsun. Düşleyelim bence. N’olur n’olur diye tutturmadan, saç telimizden ayak ucumuza hissede hissede o düşün kendisi oluverelim. Şöyle bi’ yayılalım, dağılalım. Sınırımız olmasın, deryalar kucaklasın, nereye çekerse denizler bizi, oraya gidelim.
Duyguda huzursuz olunca insan “neyi nerde yanlış yapmış olabilirim ki” soru denizinin içinde kayboluyor, hata arıyor da arıyor, öyle didik didik ki bu arama gerekirse bozup baştan yapmaya hiç üşenmiyor. Ama böyle olunca da işte “an” kaçıyor. Ne teslim olmaya oluyorsun, ne şimdinin keyfi var, ne de düşlere izin verebiliyorsun. Böyle kaybolmuş gitmiş gibi, bir kurban gibi. Ne işe yarar ki bu ? Şu işe yarıyor : durum analizinde ma’şallah üstüne olmuyor. Tek tek birleşiyor o bulmacanın parçaları, ayırmış oluyorsun iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı. Ohh için de bir rahat ediyor, çözdün ya mis hissediyorsun kendini. Tamam ama -işte hep bir ama- hanimiş benim duygularım, nereye kaçmış yaşayamadıklarım ? -Meli/-malı listelerim yüzünden bastırılmışlığımın hesabı peki ? “Benim hata yapma lüksümü elimden alanı bir bulsam ahh” oluyor bu işin önü sonu.
5 Şubat 2019’a girdiğimizin üçüncü dakikasında KOVA BURCU’nda bir YENİAY gerçekleşiyor. Reform ayağımıza gelmiş, yenilenin der gibi duruyor. Kullan bütün bilgi birikimini, öğrendiklerini uygula, fikrini eyleme geçir, e hadi tavrında. Pandora’nın kutusunda kalan umudu kim istemez ? Aç o kutuyu. İçindeki umudu çıkar. İnanmayacaksın ama Zeus da yardım edecek buna, canım Jüpiter yani, YAY haliyle nasıl da cömert !
21 Ocak 2019 sabahı, saatler 08:15’i gösterdiğinde Ay sadece dolunay değil, aynı zamanda Aslan Burcu’nun 0 derecesinde bir SÜPER AY TUTULMASI gerçekleşecek. Ay tutulmaları çok kişisel seçimlerimize dem vurur ve dolayısıyla duygusal tepkilerimiz önem kazanır. Güneş’e karşıt duran Ay, bizi de yeryüzünde duygu-mantık ikileminde bırakacak konularla karşılaştırır. Kendimizi engellenmiş gibi hissedebiliriz ve değişime direnç göstermekle hiç iyi etmeyiz. Gökyüzünün binlerce yıldır gözlemine dayanarak elde edilen sonuçlarına göre şunu çok net söyleyebiliriz ki; tutulmalar bize önemli farkındalıklar katıp hayatımızı değiştirir, geliştirirler. Bu kaçınılmaz sondur her canlı için, bu sebeple olana-değişime teslimiyet işlerimizi kolaylaştıracaktır.
6 Ocak 2019’da saatler 04:28’i gösterdiğinde Güneş ve Ay Oğlak Burcu’nda yenilenecek, Güney Ay düğümü bu kavuşuma çok yakın olduğu için de GÜNEŞ TUTULMASI gerçekleşecek. Kelebek, içgüdüsel olarak kozasından çıkmak isteyecek ve büyük yaşam mücadelesi başlayacak. Mevsim kış. Engel çok, malzeme kısıtlı. Üşüyorsun ama battaniye boyuna yetmiyor gibi bir şey. İlerlemek istiyorsun ama çizilen sınırlar var. Bir an önce bahar gelsin istiyorsun ama önünde bir sürü gece, bir sürü gündüz, bir sürü saat, bir sürü dakika var. Ama ne olursa olsun bırakmıyoruz kendimizi. Çiçekler toprak ıslanmadan ve ısınmadan açamaz, açsa da şartlara dayanamaz, iyi biliyoruz.
22 Aralık 2018 Cumartesi günü saat 20:48’de, Güneş tam da Oğlak Burcu’na yeni geçmişken, Yengeç konumundaki Ay tam halini alacak, dolunay gerçekleşecek. Resmi kış mevsimi de başlayacak. Benliğimiz gerçekleri savunurken, bilinçaltımız duyguların sesini çığıracak. Yengeç-Oğlak aksında gerçekleşen gökyüzü olayları “güvenlik” konularını önümüze getirir. Her iki burcun ortak konusudur “güven”. Dolunay, içinde bulunduğumuz ortamı aydınlatacağına, bizi bir seçim yapmaya zorlayacağına göre, her neresi güvenliyse oraya gitmeliyiz elbette. Ancak; hislerimizi mutlaka dinlemek kaydıyla !
Venüs’ün astrolojide en ifade bulduğu alan sevgiye olan yaklaşımımızdır aslında. Sevgi uyum ister, huzur ister, paylaşmak ister, aşk sever, flört etsin ister. En zararlı olduğu yer Akrep’tir. Kriz sevmez Venüs, huzursuz ikircikli işlerden hoşlanmaz. Ya benimsin, ya toprağınsın tadında takıntılı ve manipülatif durumlar karşısında başarılı olamaz. Bu yüzdendir Troya savaşında Diomedes tarafından yaralanınca Zeus, Afrodit’e “ sen savaştan uzak dur, senin işin savaşmak değil sevişmek” demişti. Akrep’teyken ikili bir savaş halindedir Venüs ve bu savaşın kazananı yoktur !
Yukarısı karışık, Satürn-Güneş/Ay-Merkür kavga kıyametteler. Zor zor olalı böyle zor olmadı tadındalar. Herkes birbirine meydan okuyorsa yukarda, kazanan kim olacak sorusunun cevabı için gözleri SATÜRN’e çevirin derim. Satürn’ün, yani bizi disipline eden gezegenimizin, büyük öğretmenimizin şakası yok, iyi hal indirimi falan olmaz bunda. Ona çalışarak, emek vererek göstermek zorundayız kendimizi, söz dinleyeceğiz. Temeli sağlam olmayan yapılarda barınmayacağız. Her şeye rağmen “olsun, ben razıyım” cesaretimiz de takdir falan edilmeyecek. Gariban edebiyatı işlemeyecek. Göze alacağız bazı şeyleri, kendimiz olurken verdiğimizi sandığımız kayıplarımızın kazanç olduklarını unutmayacağız.