çağla akgün

Kova demek, umut demek. Dolunay Kova’da !

Gerçekten bazen bu dünyada bir ceza çekiyormuşuz gibi hissederiz. Adem & Havva’ya niye bizi bu dünyaya düşürdüler diye hayıflanan sadece ben değilimdir herhalde. Ruhun bedene hapis hayatlar yaşadığı şu evrende bazı şeyleri bir bulmaca çözer gibi bulmaya gönderilmiş gibiyiz hepimiz. Hepimiz hazine avcılarıyız. Bazılarımız ne aradığını bilirken, bazılarımızsa sürü psikolojisi içinde kendini güvene aldığını sanarak ömürler tüketiyor. Sınırlı düşünebilen varlıklar olarak çok boyutlu/farklı bakış açılarını çoğu zaman göremiyoruz. Sonra olanlar olduğunda da, gelsin ağır yüzleşmeler, büyük hesaplaşmalar. Kalıplaşmış olanın dışına çıkmaya nasıl cesaret edeğizler, bir düzen içindeyken onun yıkımı karşısında nasıl tepki vereceğizler dönedururken zihinde, bir de bakarız ki yeniye geçiş hızımız ışık hızıyla yarışmış da, bırakıvermişiz kendimizi yeni düzene, yeni umutlara, yeni farkındalıklara.

Bilgelik yoluna giriş bileti ! Oğlak Burcu’nda Ay Tutulması

Burada kolay olanı seçemeyeceğiz maalesef. Dayanıklılığımız mutlaka test edilecektir. Aynı şeyleri yaşayıp farklı sonuçlar elde edemeyeceğimizi artık öğrenmiş olmalıyız. Kolay olmayacak ama uzun zamandır da görmek istemediğiniz gerçeklere kapıyı yine sizin açtığınızı anlayacaksınız. Zaten hiçbir şey sizin dışınızda gelişemez. Tiksindiği çocuklarını gömen Uranos, yerini çocuklarının alacağı korkusuyla onları yutan Kronos, aslında sonlarını hep kendileri hazırladı. Şimdi bize de gökyüzü tarafından karmalarımızı çözme şansı veriliyor aslında. Bilgelik yoluna giriş bileti diyelim. O sorumluluğu üstlenebilme cesaretini gösterebilmeliyiz, böylece hayatımızı Oğlak sağlamlığıyla garantiye alma şansı doğacaktır muhakkak. “Yok yapamayacağım ben” zayıflığı gösterenin sonu iyi değil, tutun aklınızda.

Tutuluyor Güneş, Yengeç Burcu’nda !

Taşınıyoruz. Toplanın. Kolilere eşyalarınızı koyarken bazılarıyla ayrılacaksınız, gülümseyin anılarınıza. Teşekkür edin sizi siz yaptığı için, iyi ki kesiştiğiniz için. Gökyüzündeki YENGEÇ vurgusuna güvenin. Su elementinin öncüsü YENGEÇ’te bir gökyüzü olayı gerçekleştiğinde, gözler AY’a çevrilir. Büyüleyicidir Ay. İyileştirir. Kabul edin şifayı. Ay ışığı ile yıkanın. Arının. O en güvenilirdir. Size hayat verecektir, koruyacak, kollayacaktır. Sığınağınız olacaktır. Aslında karanlıktaydık ve aydınlığa açılıyoruz artık. 21 Haziran demek, ışığın tam olarak hakim olduğu an demek, “insanlığa açılan kapı” olarak da bilinir. Korkulur mu ışıktan hiç ? Üzülmeyin, ölmüyoruz, aksine doğuyoruz.

Meşale ateşleniyor, Yay Burcu’nda Ay tutuluyor…

Düşlerimizin sınırsızlığı bir tarafta, inandıklarımızın ne kadar gerçek olduğu sorusu bir tarafta, biz ortada bir yerde ve hangisine yakın durmalıyız bilemediğimiz çılgın bir kararsızlığın tam göbeğindeyiz bu tutulmada. Sizi bilmem ama ben Zeus’un gök gürültüsünden korkarım, sinirli bir tanrının gazabı cümle alemimizi büyük yaşam tehditleriyle yüzleştirir. Nasıl az hasarla atlatırız sorusunun cevabı GÜNEŞ’tedir. Güneş İkizler’de, yani “MERKÜRYENLİK” kazanır. Yönü bilgi/bilim olan kendini güvene alır. Analiz edip, çözümü olan denklemlere dayalı, mantıklı olanı seçip, önce kendimizi sonra evrenimizi ikna etmeye hareketlenmekten başka çıkış yolu görmüyorum ben. Bunu yapan, Zeus’un kıyamadıkları listesine adını yazdırır derim ben…

İdris’in öğretileri cepte…Yeniay İkizler’de…

Duracağız !  Derin derin nefes alıp, sakinleşeceğiz. Yeniden değerlendireceğiz. Kitaplar karıştıracağız gerekirse. Bazı şeyleri hatırlamak için yakın çevremizle iletişim kuracağız. Etrafımızdaki İdris’lerden, Hermes’lerden, Thot’lardan bilgi isteyeceğiz, işin iç yüzünü öğrenmeye çalışacağız. Kendimizi gözlemlerken neden-sonuç ilişkisi kuracağız. Bakacağız. Kafamızı gökyüzüne kaldıracağız. Bir daha bakacağız. Belki görmüyoruzdur, dinlemiyoruzdur, gözümüzün önündedir belki, fark edemiyoruzdur. Bir daha bakacağız. Nasıl da kusursuz her şey aslında, elbet anlayacağız. Sinirlenmeyeceğiz, sinirleniyorsak bir şeyler bize, bizi aynalıyorlardır belki, mutlaka bir ilişki kuracağız. Neyi tanımadık da tanımamız gerek, bir düşüneceğiz. Kendimizle iletişeceğiz. Elbet göreceğiz.

Bilge kuşun bilgisi alınmaz mı hiç ? Dolunay Akrep’te !

Ortalık karışınca, neyi neden yaptığımız bizi tatmin etmemeye başladıkça, kaos kol gezdikçe, amaçsız, geleceksizmiş gibi hissettikçe aslında farkına varmamız gereken şey, aynı yerde aynı kişi olmanın artık bize hizmet etmediğidir. Şimdi, hepimiz bir Akrep’iz, ve karanlığa gözlerimiz alıştı, artık detaylara hakimiz. Karanlığın içindeki ışığı fark ediyoruz. O halde bu dolunayı sancının sonu, doğumun başı olarak görmek çok yeterli bir sebeptir.  Ölünmeli, yeniden doğulmalıdır. Değişim zamanıdır.

Mesele, maceraya evet miyiz ? Yeniay Boğa’da !

Boğa yeniayında yeni aydınlanmalar yaşayacağız şüphesiz. Uranüs böylesi sahnedeyse, o uyanış bazen fırtınalı/elektrikli/kopmalı/ayrışmalı olabilir. Bundan korkmamalıyız. Hepimiz sanatçıyız, kendi hayatımızın yaratıcılarıyız. Hangi sanatçı eserini yaparken korktu ki ? Başınıza aniden ne gelirse gelsin, onun sizi başka ve yeni bir yola soktuğunu bilin, farkındalıklı bir yol bu, öyle ya da böyle ulaşmamız gereken bir yol. Boğa burcu dünyevi varlıkları arzular ve onları kaybetmekten korkar, sınavı budur. Bu yeniayda Campbell’ın söylediği noktaya vardığımız çok açık. Bazı engeller söz konusu olsa da, belki zaman ya da şartlar, mutlaka hak ettiğinizin sizinle, hak etmediğinizin de sizden ayrılacağı dönemlerden geçtiğinizi bilin. Kahraman burada yenilenecek, uyanacak ve mutlaka başkalaşacak.

Herkes kendisinin Ma’at’ı olsun. Dolunay Terazi’de !

Egolar kendini önemserken, ruhlar “biz”e ışık tutmak isteyecek bu dolunayda. Ruhun amacı egonun manzarasını kapatmak değil, o manzaranın bir parçası olduğunu göstermek aslında. Şu an içinde bulunduğumuz durumun bizzat sebebi olmadığımızı düşünme gafleti en büyük yanılgı olur. Aynı bedende yaşayan iki farklı kavramlar olsalar da, yaşamsal ahenk bu ikisinin kendisini kabul etmesiyle sağlanabilir ve dolunay Terazi haliyle orta yolu buldurmak isteyecek bize şüphesiz. Terazi olan yerde kavga olmaz, görgü olur, medeniyet olur, adalet olur, hatırlatalım.

Her firavunun Musa’sı vardır ! Yeniay Koç’ta !

Neredeyse tüm dünyanın kendini karantinaya aldığı şu günlerde, kendimizle konuşmalarımız artıyor olmalı. Neyin içindeyiz soruları, yöneticileri-devletleri-savaşları-evreni sorgulamalarımızı yapıyor olmalıyız. Kimiz, neden içindeyiz, neden şahidiz yargılamalı, yargılanmalıyız. KOÇ, hep kendidir, değerlidir, kendini bilir, onun cesaretiyle başlamıştır her şey, doğrudur. Ve lakin hiçbirimiz tanrı değiliz, KOÇ enerjisinde bu tuzağa düşmememiz gerektiğini de bilmeliyiz.

SATÜRN KOVA’ya geçiyor !

İnsan olmak zor zanaat ve Satürn’le tanışmayı reddeden bu makama zaten ulaşamaz. Bu nedenle Satürn’ü bir otorite bellemeli. Onunla enseye şaplak bir iletişim kuramazsınız. O anlattıklarında daima ciddidir, çünkü yaşamak ciddi bir iştir. Sınanacağız hepimiz, bir gün sağlığımızla, bir gün sevdiğimizle, bir gün ölüm deneyimiyle, bir gün rızkımızla, bir gün aklımızla. Bunun karşısında ne kadar dayanıklıyız öğreneceğiz. Satürn’ün yegane görevi bu.