astroloji
İnsan olmak zor zanaat ve Satürn’le tanışmayı reddeden bu makama zaten ulaşamaz. Bu nedenle Satürn’ü bir otorite bellemeli. Onunla enseye şaplak bir iletişim kuramazsınız. O anlattıklarında daima ciddidir, çünkü yaşamak ciddi bir iştir. Sınanacağız hepimiz, bir gün sağlığımızla, bir gün sevdiğimizle, bir gün ölüm deneyimiyle, bir gün rızkımızla, bir gün aklımızla. Bunun karşısında ne kadar dayanıklıyız öğreneceğiz. Satürn’ün yegane görevi bu.
Düşünün ki Başak yıldızı gökten aşağı indi. Bir bir hepimizin nerede eksik-gedik varsa onu kontrole geldi. Nerde neyi yanlış yapmışız, detaylarda gördü ve bizi uyandırdı. Siz bütün sevimliliğinizle bırakmak istemediğiniz alışkanlıklarınızı savunup onları tutmak isterken o size net net “hayır” dedi. O hayır’lar biliniz ki sizin hayrınızadır.
Belki bir karmayı çözme vaktidir, ilahi farkındalıkla uyandırılırız belki. Belki bir rüya görürüz, işaretlerle doludur, izleriz. Belki bir şeyden kıl payı kurtuluruz, birini sevindiririz. Belki sahip olduklarımıza odaklanırız, iyi ki deriz, şükrederiz. Her durumda maneviyat ağırlıklı, yüzü iyileşmeye dönük bir gökyüzü var anımızda. İlhamla dolu evren, kalbe kesin düşecek, buyur etmeliyiz.
9 Şubat Pazar günü saat 10:33’te AY tam halini alıyor, ASLAN Burcu’nda bir dolunay gerçekleşiyor. Buram buram ateş enerjisi hakim olacak gökte. MARS ise başrolde.
Yükselen KOÇ, “başlat” komutu veriyor.
Dolunay ASLAN, “yarat” cesaretinde.
MARS YAY ise “hevesini takip et, hareket et, inandığının arkasından git, almaya yakınsın” der gibi enerjiyi katmerliyor.
Ay aynı zamanda aşuktur(aşık olan), Güneş ise maşuk(aşık olunan). Her daim Güneş’e ihtiyacı olan Ay, Güneş’inin ışığından beslenemediğinde ne olur ? Ölür, yeniden dirilmek için, yeniden Güneş’ine kavuşmak için. Beslenmek ve evreni beslemek için. Ay, enerjinin “yin” halidir. O hep dişidir, yaratıcıdır. İçten, derinden, toprağın altından, göğün derinliklerinden gelene kulak verin, duymamazlıktan gelmeyin, hissetmek istemiyorumculuk oynamayın. Ve aklınız, ve fikriniz, ve zihniniz (Merkür) söz sahibi bu tutulmada. Gıdanız kendinizle konuştuğunuz sözleriniz olacak. Sözleriniz “büyü” etkisinde, doğarken/doğururken sihirli sözcüklerinize odaklanmayı unutmayın. Kötü söyleyip pandoranın kutusunu açtırmayın. İyi beslenin. Ay tam haliyle karanlıklarınızı Güneş’in bile yardımı olmadan aydınlatmaya öyle hazır ki, “anne” gücünde hem de.
Toplayıp çıkartacağız, çarpacağız, böleceğiz. Elde ne kalacağını öngöreceğiz. Planımızı yapacak, bu plana bağlı kalacağız. Bazen şaşacak planlar, uymayacak evdeki hesaba, buna da hazır olacak, su koyvermeyeceğiz. Düşeceğiz, belki yanımızda kimse de olmayacak, yalnızlık koyacak belki. Hangi bilge “birileriyle” gelmiş ki o makama zaten, o makama yalandan gelinmeyeceğini bilip, temelleri sağlam atacağız. Ne ekersek onu biçeceğiz hiç bu kadar gerçek olmamıştı, deneyimleyeceğiz. Öldürmeyen acı, güçlendirir, öğreneceğiz.
Merkür ki o İdris’tir ve onun hala göklerde olduğu rivayet edilir, bir kanal açmış ki hepimize, her kim ruhuna çalışır, her kim odağını öz aklına çevirir, her kim gözüyle-gönlüyle görmeye niyet ederse o, akl-ı gönülden desteklenecek. Farkında olan, yaratmak üzere kayda geçer. Yazar, çizer. Gerçekler, gerçek olmadan önce bir hazırlıktan geçerler ve bu hazırlık için kendimize odaklanmanın işte bu dolunayda tam zamanı ! Zihnimizdekileri dökmek için ellerimizi mutlaka kullanalım İkizler dolunayında. Ellerde şifa vardır, hatırlayalım. Mutlaka dokunalım. İçimizdekileri elimiz vasıtasıyla dökelim.
Tarihler 2 Aralık 2019’u gösterdiğinde Jüpiter YAY’daki döngüsünü bitirip, OĞLAK burcuna geçiş yapıyor olacak. Gökyüzünün en büyük iyicili kendi yönettiği burç olan YAY’dayken eli çok açıktı, son derece cömert davrandı hepimize. 2019’da haritalarımızda YAY burcunun bulunduğu alanımızda büyük fırsatlar yakalamış olmalıyız. Sınır bilmedi, verdikçe verdi Jüpiter. Şükürlerimizi de çoğaltacak gelişmeler yaşattı bize. Bir sonraki YAY seyahati bundan 12 yıl sonraya denk gelecek. Kendisini teşekkürle uğurluyoruz.
Peki ya OĞLAK’tayken de eli açık olacak mı YAY’daki kadar ?
Maalesef cevabımız olumlu olmayacak. Çünkü Jüpiter gibi sınır bilmez bir gezegen, Oğlak gibi sınırları ve kuralları belirli burçta rahat edemiyor.
Peki bu “tühh, yandık, eyvah” nidaları atmamızı mı gerektirir ? Tabii ki hayır, anlatalım.
Acılar hep sanrılardır aslında. Bizim inatla kalmayı seçmemizden ötürü hep. Olsun, akşam oluverir yine. Birkaç yüz dakika daha uyur, dinleniriz. Sakinleşiriz. Sonra yeni günle tanışırız. Sabrede sabrede alışır, selametine ereriz. Ne istediğimiz bize bizi hatırlatır.
Ne istediğimizi hala bilmiyorsak şunu yapalım mesela; alıverelim elimize kağıdı kalemi, yapıverelim listemizi. “Hayallerin, hırsın, cesaretin” diyordu bir şarkıda, yazıverelim hepsini, dolduruverelim yeni bizi.
KOÇ saf olandır, cesurdur, tanrısal arzunun ilk kıvılcımıdır. Yaşam enerjisini her daim canlı tutmaya programlanmış, geleceğe dönük yüzü ile bizim tam halimizi ayakta tutacak olandır. Düşerse de kalkar, yılmaz. Yeter ki, kalbimizin su katılmamış halini dinleyelim, başlangıcımızı hatırlayalım. Tanrı’nın bize kendinden üflediği ruhun koruyuculuğuna güvenelim. Son verdiğimiz her neyse, o başlangıca ihanet etmeyelim de, ilahi adalete güvenmeyi ihmal etmeyelim de, tekliğine-birliğine-kadim düzenin bir parçası olduğumuza inanalım da, gerisi varsın fırtınalar olsun, gelir de geçer, kışın arkası bahardır zaten, KOÇ ile nasılsa başlar yeniden.